Ofissiz çalışanların üretirken ve de tüketirken dayanışabilmelerinin imkânlarını tartıştığımız etkinliklerin ikincisini 3 Ağustos tarihinde Navraz Kafe’de düzenledik. (*ilk etkinliğimiz) Etkinliğimiz Celil Bozkurt’un işçi kooperatiflerinin yapılanması ve etik değerleri hakkında bir sunumla başladı. Ardından Mondragon örneği özelinde işçi kooperatifi modelini tartışıp, bunun freelance çalışanlar özelinde nasıl gerçekleştirilebileceğini düşündük. Freelance çalışanların beraber üretme pratikleri geliştirdikten sonra işçi kooperatifi modelinin örnek olabileceği paylaşıldı. Başlangıç için ise belki de tüketim kooperatiflerinin örnek alınabileceği belirtildi. Freelance çalışanların ortak mekân kullanımı, fatura kesebilme veya ekipman kiralama gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir kooperatif ile yola çıkabileceği söylendi. Bunun için de aslında en temel ihtiyaçlarımızı öncelikle belirlemenin önemine vurgu yaptık. Dahası sosyal kooperatiflere de örnek olarak bakmamız gerektiğini fark ettik. Tüm bu çalışmalarımıza öncelikle freelance çalışanların talep ve ihtiyaçlarını belirleyeceğimiz yapılandırılmış bir atölye çalışması ile Eylül ayında devam etme kararı aldık.
Etkinlikte işçi kooperatiflerinin doğrudan üreticiler ile müşteriler arasında ilişki kurarak aracıları ortadan kaldırdığı paylaşıldı. Freelance çalışanlar olarak çoğu kez müşteri/işveren ile tek başımıza mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Pek çok kez de kadrolu çalışanlardan daha düşük ücretlere, reddetme gücümüzün olmadığı koşullarda (sözleşmesiz ve mesai tanımı olmaksızın) çalışmak zorunda kalıyoruz. İş bulmak, iş ilişkisini-iletişimini sürdürmek veya işle ilgili olarak kendimizi geliştirmek için harcadığımız emek ise ücretlendirilmiyor. Bu yalnızlık ve güvencesizliğe karşı özellikle de içinde bulunduğumuz kriz ortamında birlikte üretmenin imkânlarını aramanın anlamlı olacağını paylaştık. Müşteri ile kurumsal ve kolektif bir iletişim hem süreçleri profesyonelleştirebilir, hem de bizim müzakere gücümüzü artırabilir. Öte yandan freelance çalışanlar için üretim kooperatiflerinin uzun vaadede düşünülmesi gerektiği; freelance çalışanların uzmanlık alanlarının birbirinden oldukça farklılık gösterebildiği, dolayısıyla uzun soluklu beraber üretme pratikleri sonucunda böyle bir denemeye girişmenin makul olabileceği paylaşıldı.
Kooperatiflerin etik değerleri de bir başka tartışma konusu oldu. Kooperatifleri sadece kâr amacı güden şirketler ile sadece sosyal fayda amacı güden STÖ’lerin arasında konumlandırdık. Önemli değerleri arasında gönüllüğe dayanması ve üyelik sisteminde ayrımcılık bulunmaması, karar alma süreçlerinin şeffaf, demokratik ve özerk işlemesi, ticari anlaşmalarında diğer kooperatiflere öncelik vermesi ve topluma karşı sorumluluk bilinci ile işlemesi gibi değerler sayıldı. Bu ilkeler gözetilmediğinde ise her ne kadar hukuki statüde kooperatif görünse de söz konusu işletmenin kâr amacı güden bir şirketten farkının kalmayabileceği de belirtildi. Örneğin kârı arttırmak amacı ile çevresel etkinin göz ardı edilmesi veya etik çalışma koşullarının olmadığı işletmelere öncelik verilmesi durumunda kooperatif ilkelerinin gözetilmediği iddia edilebilir. Kooperatifler söz konusu ilkelerden bazılarına öncelik de verebilir, bu durumda diğer ilkelere olan etkisi de sürekli tartışma konusu olabilir. Örneğin Mondragon kooperatifinin istihdam yaratarak sosyal faydada bulunmak amacının olduğu, başka bir kooperatifin de ekolojik etkiyi gözetmeye öncelik verebileceği paylaşıldı. İstihdam yaratırken çalışma koşulları ve ekolojik etki konusunda endişeler ortaya çıkabileceği gibi, ekolojik endişeler gözetildiğinde üretim maliyetinin artabileceği, bunun da tüketicileri kapsayıcılığı azaltabileceği belirtildi. Bu tartışmaların sonrasında kooperatiflerin ilkelerinin sürekli müzakereye açık ve demokratik karar alma süreçleri ile belirlenebileceği sonucuna varıldı.
Peki işçi kooperatifleri nasıl kurulabilir? Kooperatifin işçi kooperatifi olabilmesi için sermayenin yüzde elliden fazlasının işçilere ait olması ve kooperatifin işçiler tarafından eşit oy hakkı ile yönetilmesi gerektiği belirtildi. Mondragon örneğinde işçilerin işletmenin yüzde 76’sına sahip olduğu belirtildi. Kooperatifin bir diğer özelliği de çalışanlar arası ücret farkının az olması. ABD’de bir şirketin CEO’su ile en düşük ücretli işçisi arasında 400 kat fark olabiliyor. Mondragon’da bu fark en fazla 6 kata çıkıyor. Dahası üst kademelerde çalışacak işçilere de işçiler karar veriyor.
İşçi kooperatifi kurmanın birinci yolu sıfırdan başlamak. İşçiler bir araya gelip kooperatifleşebilir. Etkinlikte örnek olarak Birleşik Devletler’de Über tarafından ezilen taksi sürücülerinin bir araya gelerek kooperatifleşmesi ve bir uygulama geliştirerek üretim koşullarına hakim olmaya çalışması gösterildi. İkinci yol halihazırda bir kooperatifin işten anlayan işçileri istihdam edip bu kişilere hisse vermesi olabilir. Son olarak iflas veya ücretlerin ödenmemesi gibi durumlarda işçiler işletmenin devrini talep edebilir. Bu son vakaya krizde Arjantin ve Yunanistan’dan örnekler verildi. Etkinlikte Türkiye’de artan kooperatifleşme faaliyetlerinden de söz edildi. Doktor ve eczacıların yanı sıra bilişimcilerin de kooperatifleşme girişimleri mevcut. İstanbul’da artan tüketim kooperatifleri sayısına da dikkat çekildikten sonra Türkiye özelinde hizmet kooperatifi ve sosyal kooperatif yapılarına dikkat çekildi. Tartışmalar sonrasında ilişkide olduğumuz kooperatiflerden deneyimlerini ve ellerinde bulunan materyalleri bizlerle paylaşmalarını talep etmeye karar verdik.
Ağustos ayı içerisinde böyle bir deneyim aktarımı için çalışmalara başladık. Eylül ayında ise freelance çalışanlar özelinde kooperatifleşebilmenin yollarını aramak için yapılandırılmış bir temel ihtiyaç belirleme atölyesi düzenleyeceğiz. Takipte kalalım, dayanışmaya başlayalım!
Bu etkinlik serimizin ilki için;
https://ofissizler.com/uretimde-tuketimde-ofissiz-dayanismasi/