Hakkını Arayan Ofissizler ve Çeviri Emeğinin Değeri

Bugünlerde Twitter’da gündem olan ve ofissizler olarak oldukça sık yaşadığımız bir hak ihlali tartışması var. Çevirmen Hakan Şahin’in, çalıştığı firmayla yaşadığı anlaşmazlıklar ve verdiği emeğin karşılığını aylarca alamaması onu sosyal medya üzerinden hakkını arama yoluna itmiş (İlgili tweet’lere şuradan ulaşabilirsiniz: https://twitter.com/provostmarsh/status/1146114595234484224) ve böylece çevirmen-yazar-editör-çizer-tasarımcı gibi pek çok ofissiz çalışanın yaşadığı sorunların da gündeme gelmesini sağlamıştır. Twitter üzerinden başlayan tartışmada bahsi geçen firmayla pek çok başka çevirmenin de benzer sorunlar yaşadığı görülmeye başlandı. Buna karşın firmanın tutumunun aynı şekilde devam ettiği de görülüyor. Üstelik araya, firmaya destek veren gazeteci, yazar Ahmet Şık’ın da dahil olması durumu iyice ilginç kılıyor. Zira frilens çalışanlar olarak bu olaya benzer sayısız haksızlığa uğramamızın dışında bizi hep düşündüren bir diğer konu da böylesi durumlarda karşı karşıya geldiğimiz tarafların genellikle kültür-sanat alanlarına hizmet eden ve adaletten yana olan kurumlar/kişiler olmalarıdır.

Her fırsatta elimizden geldiğince ofissiz çalışanların yaşadıkları haksızlıkları görünür kılmaya, ofissizlerle dayanışmaya çalışıyoruz. Yaşadığımız sayısız deneyim bize frilens çalışanların mesleklerini icra ederken hak ettikleri karşılıkları alamadıklarını gösteriyor. Ne yazık ki bir firmaya bağlı olmadan yazar, çizer, çevirmen, editör, tasarımcı olarak çalışanların, sevdikleri işi yapmayı seçtikleri için aslında çalışmadıklarına, hobileriyle boş vakitlerini doldurduklarına dair bir algı var. Bununla birlikte ofissiz çalışanları koruyan herhangi bir hukuki statü bulunmaması frilens çalışanları gün geçtikçe daha fazla zorluyor, işveren karşısında yalnız bırakıyor. Genellikle hakkını alamayan ofissizler, bunu talep ettikleri zaman üstüne bir de saygısızlığa varan tepkilerle karşılaşabiliyorlar.

Ofissizler olarak yaşadığımız tek sorun emeğimizin karşılığını alamamak değil ne yazık ki. İşverenlerin, haklarımızı koruyabileceğimiz yegane yol olan sözleşmeye yanaşmamaları, yanaştıklarında da sözleşmeyi sadece kendi haklarını korumak ve karşı tarafı tamamen ekarte etmek üzerine oluşturmaları önemli sorunlardan bazıları. Bununla birlikte yazar, çizer ve çevirmenlerin telifsiz çalışmaya zorlanmaları, telif alabildiklerinde de olabildiğince düşük ücretlerin söz konusu olması ve hatta verilen telifin geri alınması gibi sorunlar da oldukça yaygın. Yapılan emeğin karşılığının değeri ise ayrı bir muamma. Türkiye’de yapılan işlerin ücretinin gerçek karşılığına göre zaten çok düşük olmasına rağmen ofissizler yine de daha ucuza iş yapmaya, hatta doğrudan ücretsiz çalışmaya zorlanıyorlar. Oysaki ofissizlerin verdiği hizmetler dünya genelinde değer verilen işler olarak görülüyor ve emeklerinin karşılığı burada olanın çok daha üstünde veriliyor. Üstelik Hakan Şahin’in durumunda olduğu gibi, iş bittikten sonra, “Biz bunu beğenmedik, o yüzden parasını ödemeyeceğiz,” gibi bir ifadeyle karşılaşmak da oldukça sık yaşanan bir durum. Hatta firma böyle bir ifadeyi, kamuoyuna yaptığı açıklamasında kendince “haklı” bir gerekçe olarak dahi sunabiliyor. Oysa hiçbir işin, hiçbir emeğin karşılığının, beğenilmediği iddiasıyla ödenmemesi söz konusu dahi olmamalı. Bu liste, ödemelerin zamanında yapılmaması, ödemeyi geciktirmek için her türlü yolun denenmesi, işverenlerin sözlerinde durmamaları gibi pek çok şekilde uzayıp gidiyor aslında.

Biz de bugün gündemde olan bu olay vesilesiyle aramızdaki çevirmenlerle konuştuk ve sektörü bir de onlardan dinlemek istedik.

Tunca: Bir süredir tercüme bürolarıyla, münferit olarak da dışarıdan iş alarak, serbest çevirmen ve proofreader olarak çalışmaktayım. Son zamanlarda münferit aldığım işler bir nebze sıklaştığından çalıştığım tercüme bürolarıyla olan durumu da karşılaştırma imkanım doğdu diyebilirim. Vaziyet gerçekten içler acısı. Tercüme bürolarının 1000 karakter veya sözcük başına verdiği birim fiyatların 3-4-5 katını (ki olması gereken budur her bir çeviri emekçisi için), işin içeriğine-metnin karmaşıklığına-çeviri yönüne (EN-TR, TR-EN) bağlı olarak, benden çeviri hizmeti isteyen kurumlarla/insanlarla konuşup, anlaşıp, işi teslim edip, paramı aldıktan sonra daha da derin bir sorgulamaya girdim teknik çeviri piyasasıyla ilgili. Çevirmenler olarak en büyük sıkıntımız iş alabileceğimiz müşterilere ulaşıp, aylık belli bir miktarda işi ve buna bağlı olan kazancı garantileyememek. Sigorta güvencemiz zaten yok ve bu sabit geliri tutturmak zorundayız. Bu yüzden de aracı kurum olarak çalışan bu tercüme bürolarına yöneliyoruz ama harcadığımız emeklerin nasıl hiç olduğunu bu dışarıdan alabildiğim işler vesilesiyle daha da yakından görebildim son zamanlarda. Bana ulaşan yeni bir büro da yukarıda bahsettiğim, olması gereken fiyatı telaffuz ettiğimde ilgili çeviri işi için teşekkür edip, bu fiyatlara çıkamayacaklarını sektörün koşullarını bahane ederek belirtip konuşmamızı sonlandırdı. Farklı bir cevap beklemiyordum zaten. Bir şeyler değişecekse tek beklentim kader birliği yaptığımız meslektaşlarıma dairdir, bürolara değil. Üretimden gelen gücümüzü göstermemiz aciliyete sahip ve şart. Yeni bir taban birim fiyatı, çeviri sektörü için, bu kez bürolar değil çevirmenler bir şekilde belirlemeli ve bunun arkasında durulmalıdır. “Fiyat kırmak” kavramını literatürden kaldırmalı, bu işin emeğini sarf edenler olarak emeğimizin karşılığını, olması gerektiği gibi, biz belirlemeliyiz. Bu yapılmadığı müddetçe; çeviri işlerini bir havuzda toplayıp, otomatize bir sistemle yeni çeviri düştüğü an tüm çevirmenlere mail gönderip en hızlı, en ihtiyaç sahibi olanın, arkadaşının üstüne basarak çeviriyi üstüne aldığı ve kahredici fiyatlarla, böyle bir sistemden para kazanmaya çalıştığı bürolar ve geniş ölçekte bu “sistem” veya “sektör” çevirmenlerin belini bükmeye devam edecektir.

Kübra: Teknik çeviri/yerelleştirme sektöründeki firmalar, çevirmenlerin güvencesiz koşullarından yararlanmanın yollarını keşfetmiş, kendi çıkarlarına uygun yönetim taktikleri belirlemiş durumdalar. Çoğu firmanın freelance çevirmenlerle ilişkisi, temel bir fırsatçılık üzerine kurulu. Firmalar, freelance çalışma biçimini her aşamada kendi çıkarları doğrultusunda yontmaya çalışıyorlar. Beklentilerini karşılayan çevirmenlerle freelance çalışma biçiminin sınırlarını zorlayacak, onları kendilerine bağlayacak, freelance çevirmeni uzaktan çalışan bir işçi konumuna oturtacak şekilde çalışmak istiyorlar. (Sürekli olarak ve ısrarla iş göndermeye çalışmak, iş alabilecek durumda olduğu varsayılan çevirmeni boş bırakmamaya çalışmak, saatin kaç olduğuna bakmaksızın iletişim kurmaya çalışmak, çevirmene ücretini parça parça ödemek ve böylece çevirmeni her zaman elde ve ulaşılabilir tutmaya çalışmak vb…) Öte yandan firma içerisinde bir yönetim krizi çıktığında (beklentilerini karşılayan çevirmenler de dahil olmak üzere) her çevirmene vazgeçilebilir olduğunu hatırlatacak kararlar alabiliyorlar. Böylece çevirmen, sürekli olarak çalışmaya zorlanmanın baskısı ile her an vazgeçilebilir olmanın baskısını aynı anda yaşıyor. Firmaların ya sürekli olarak çalışmak istedikleri çevirmenlere uzaktan çalışan işçi statüsünün gerektirdiği güvenceleri sağlamaları ve onlarla iş kanuna uygun bir sözleşme kapsamında çalışmaları ya da freelance çalışma şeklinin gerektirdiği profesyonel çalışma koşullarını ve ücretleri kabullenmeleri gerekiyor. Çevirmenler olarak bizler de freelance çalışmak nedir, ne değildir, manipüle edilmesi nasıl önlenir, haklarımız nasıl tanımlanabilir gibi konulara eğilmeli, bu alanı hep birlikte şekillendirmeye çalışmalıyız.

Tatlıhan: Teknik/kitap dışı çeviri yapan frilens çevirmen aslında proje bazlı iş alan bir serbest çalışandan ziyade çoğu zaman birden fazla işverenle (çeviri bürolarıyla) uzaktan çalışan bir işçi konumunda oluyor. Haftalık mesaisi ise ücretlerin düşüklüğü sebebiyle genelde full time bir işin saatlerini aşıyor. Buna bir de ”gelen işleri üst üste reddedersem belki ihtiyaç duyduğumda beni tercih etmezler” kaygısı ve bir sonraki ayın ne kadar verimli geçeceğini bilememenin getirdiği ‘iş varken alma’ dürtüsü eklenince, istediğin zaman iş alma hayali yerini tatillerde ara verebilme hayaline bırakıyor.
Şu durumda en azından ücret konusunda kitap çevirisinde olduğu gibi bir standart belirleyip kendi aramızda olabildiğince bunun takibini yapmaya çalışmak koşullarımızı iyileştirmek için bir adım olabilir.

Yazı oluşturuldu 1

Hakkını Arayan Ofissizler ve Çeviri Emeğinin Değeri” için bir görüş

  1. Merhaba;
    Sadece tıbbi çeviri yapan bir iç hastalıkları uzmanıyım. Zevk alarak yaptığım için verdikleri komik ücretlere başlangıçta pek aldırmadım. Ama okuma-yazmayı zor öğrenmiş birilerinin benim sırtımdan feci para kazandığını farkedince bıraktım. 2 yıldır yapmıyorum.
    Ücretlerin çeviriyi yapan tarafından belirlendiği bir ortam oluşturulursa tekrar çeviri tutkuma dönebileceğini düşünüyorum.
    Herkese iyi günler. Kolay gelsin.
    Ali Selçuk Ülgener

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.